Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (150. Sayı)

KUDÜS VE FİLİSTİN GELECEK MUŞTUSUDUR
Üzeyir İlbak

Tarihte İliya, Urişelim, Mescidü’l-Aksa, Beytü’l-Makdis olarak zikredilen
Kudüs’ü Müslümanlar için anlamlı kılan Kuran’dır: “Bereketlendirdiğimiz
(o) yerin doğusuna ve batısına zayıf düşürülen bu kavmi mirasçı
kıldık” (Kuran: 7/137). “Onu ve Lut’u âlemler için bereketli kıldığımız yere
doğru yönlendirip kurtardık” (Kuran: 21/79). “Bereketli kıldığımız topraklara
doğru esen güçlü rüzgârları Süleyman’ın emrine (verdik)” (Kuran: 21/81).
Kudüs’ün ilk kıble olması hatta Hacer’in Kudüs topraklarından gelip
Mekke’ye yerleşmesi meseli Müslümanlar için Kudüs’ü özel bir ilgiye mazhar
kılar. Kudüs, kıblenin Mescid-i Haram'a döndürülmesinden sonra da sahabe
nezdinde ve onların ardılı nesillerde, hafıza ve gönül bağı ile tutunulan ve
nebilerin ayak izlerini taşıyan mekân olarak her zaman ayrıcalıklı ve özel bir
değer olarak varlığını sürdürdü. Peygamberin sağlığında fethi için girişimlerde
bulunulan şehre yakınlaşılan ilk sefer Tebük Gazvesi’dir. Filistin topraklarının
kapısını aralayan ve Kudüs'e merhaba dediğimiz yeni bir Tebük seferine
ihtiyaç var.
Hz. Ömer’in halifeliği yıllarında 638 (h.15) senesinde İslam hâkimiyetine
girdiğinde Kudüs’te sadece Hıristiyanlar yaşıyordu. Burada yaşayan Hristiyanların
inanç ve ibadet özgürlüğü garanti edildi ve Zeytindağı'nda bulunan
Patrik Sophronios'a bir emannâme verildi. Kudüs'teki Kamame Kilisesi, Hz.
İsa'nın doğum yeri olan ve büyük kilisenin bulunduğu Beytüllahim ile diğer
kutsal mekânları ziyaret edecek Gürcü, Habeş, Kıpti, Süryani, Ermeni, Nasturi,
Yakubi ve Marunî Hristiyanlara herhangi bir müdahalede bulunulmayacağı da
teminat altına alındı.
Hz. Ömer’in Kudüs’ünü yeni baştan ihya ve imar eden Kanuni Sultan Süleyman'ın
el-Halil Kapısı’ndaki duvara “Lâ ilâhe illallâh İbrahim Halîlullah”
yazdırması bu kutsal şehrin sadece Müslümanlara ait olmadığını, şehrin çok
dinli, çok kültürlü kimliğini kabulünü insanlığa ilan eder. Osmanlı Sultanı “Lâ
ilâhe illallah Muhammedün Rasûlullah” yerine kapının üstüne “Lâ ilâhe illallah
İbrahim Halilullah” yazdırarak Kudüs'te yaşayan gayrimüslim toplumu
incitmemiş ve üç semavi dinin ortak peygamberi Hz. İbrahim'e dikkat çekerek
ortak bir kimlik teklif etmiştir. Müslümanların Kudüs'te birlikte yaşadığı gayrimüslimlerin
toplum içindeki varlıklarına saygı duyulduğu ve değer verildiği de
bu levha ile anlatılmak istenmiştir.
İsrail ve koruyucuları
Birleşmiş Milletler kararlarına,
insanların zorla
yerlerinden ve evlerinden
çıkarılarak onların yerine
kimsenin iskân edilemeyeceği
uluslararası kararlara
rağmen Kudüs’te
etnik ve dinî temizlik
yaparak şehrin kimliğini
yok ediyor. Bu yok edişe,
asrı aşan tarihî vakaları
sahiplenerek sureti haktan
görünmeye çalışan
emperyalist zalimler de
seyirci kalmaktadır.
Kudüs, “adam öldürmeme (Tekvîn, 4/8-10),
komşunun evine, karısına tamah etmeme (Tekvîn,
12/17; 20/3)” emrine muhatap Musa Peygamber'in
şehridir ve Musa’ya (a.s) inanma iddiasında
olanlar “komşu evine tamah ediyor”,
“öldürmeyeceksin” emrini tersine yorumlayıp
cinsiyet ve yaş gözetmeksizin insanlığı öldürüyorlar.
Kudüs, Rûhulkudüs ile desteklenen
İsa’nın (a.s) Beytülahm’ının bulunduğu şehridir.
Ve Kudüs Müslümanların ilk kıblesi, Halife
Ömer’in emanına mazhar olmuş üç dinin
ortak şehirdir. Selahaddin Eyubî daracık sokaklarında
gezinir. Yavuz Sultan Selim ve yeniçeriler
Aksa’da secde eder. Kanuni’nin imar
ordusunun çekiç sesleri yükselir.
II.
Tur Dağı'na çıkan ve kavminin ihanetine
tanıklık eden Musa Peygamber'e ihanet
eden Yahudi’nin insanlara, insanlığa, Hıristiyan
ve Müslüman komşularına ihanet etmesi
bizi şaşırttı mı? Böğüren buzağı heykeline
tapan bir kavimden daha zalim kim olabilir?
Müslümanların oruç ve bayram saatlerinde
mabetlerine, ibadetlerine engel olup çocukları
katleden ve gücü
ilahlaştıran zalimlerin
yapıp-ettiklerine uzak kıtalardan,
ülkelerden silah,
uçak, tank-top, mermi,
füze verenler; mazlumlara
destek açıklaması
yapan göçmen Amerikalı
sanatçıları teşhir ederek
linç kampanyası başlatmaktan
da geri durmadılar.
Gücü efendi edinenler
ve onunla hüküm ihdas
edenler, bir gün ilahlaştırdıkları
güçlerinden zehirlenerek
helak olacaklardır.
Musa’nın (a.s) ardından vahye mazhar
kılınan İsa (a.s) Peygamber'i dinsizlikle suçlayan
ve onu Romalılara ihbar eden, yakalatarak
çarmıha geren Yahudi, tarihinin en büyük
sürgününü pagan Romalılar zamanında
yaşadı.
Medine’de, Endülüs’te, Macaristan,
Selanik, Tunus, Cezayir ve İstanbul’da insanca
bir itibara mazhar kılınan Yahudi, vefasızlığın
timsali olarak Kudüs’te ihanetine
devam ediyor. İşbirliği yaptıkları ve sürgünle
kendilerini vatansız kılan Romalıların torunlarının
kendilerini “yakıtı insan olan krematoryumlarda”
imha etmelerinin üzerinden
daha bir asır geçmeden yeniden Batı-Romalılara
teslim olmalarını ve taşeronluğunu
üstlenip “vekalet savaşlarına” taraf olmaları
ve sürgün edildikleri topraklarda yaşayan
mazlumlara gökten ateş, yerden gülle yağdırmaları
yeni bir Titus çağrısı mıdır?
Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da, Filistin’de,
Gazze’de zalimlerden daha zalim olanların
kurşunlarıyla şehit olanların çocuklarına vatan
olsun Kudüs, Zeytindağı ve insanlıktan
bir merhametle dokunulan her bir yer.