Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (176. Sayı)

Dergi, Dergicilik ve Kültür Festivali
ÜZEYİR İLBAK
[email protected]


Yarım asırlık ömrü ardında bırakmalarına rağmen hala dergicilik yapanlar bilirler ki dergicilik hep zor olmuştur. Dergicilikte zorluklarla karşılaşılmış ve dergiciler bütün zorlukların üstesinden gelerek sanatın, tefekkürün, mücadelenin kalelerini inşa etmeye devam etmişlerdir. Merhum Cemil Meriç’in dergiyi “Hür Tefekkürün Kalesi” olarak tavsif ettikten sonra “Şöhreti fethe koşan bir aydınlar ordusu. Kimi yan yolda kalacak, kimi yol değiştirecektir bu akıncıların. Belki hiçbiri varamayacaktır hedefe. Genç düşünce, dergilerde kanat çırpar. Yasak bölge tanımayan bir tecessüs; tanımayan, daha doğrusu tanımak istemeyen. En çatık kaşlılarında bile insanı gülümseten bir ‘itimât-ı nefs’, dünyanın kendisiyle başladığını vehmeden bir saffet var. Tomurcukların vaitkâr gururu.” şeklinde ortaya koyuyor. Son ekonomik çalkantılardan, felaketlerden sonra dergi ve dergicilik en zor ve çıkılması imkânsız sokaklara yöneltiliyor.
Kâğıt, baskı ve kargo maliyetlerine ek olarak büyük ticari kuruluşlarmış gibi kabul edilerek kallavi vergilere maruz bırakılan dergiler, nefes almakta zorlanıyor. Kültürü festivale indirgeyen ilgili bakanlık ve siyaset kurumu meseleye sağır ve kör. İktidar koltuklarında mesai yapanların önemli bir çoğunluğu zihni birikimlerini Sebilürreşad, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerine ve orada yazılanların birikerek dönüştüğü kitaplara borçlu. Sırasıyla Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil ve Mavera ile hayatımıza giren yazarlara. Bunu unutsalar bile bu bir hakikat ve tarih boyunca karşılarına çıkacak.
Dil ve Edebiyat dergisinin sorumluluğunu üstlendiğimde yazdığım ilk yazılardan birinde “Tanzimat’tan itibaren düşünen, okuyan, kitap yazan her bir ünlü yazarımız ilk kez bir derginin sayfalarında karşımıza çıktı. Bunu bir ideoloji, düşünce ve inanç çevresinden bağımsız olarak söylüyorum” demiştim. Hala aynı kanaatteyim ve dergilerin yaşatılması gerektiğine inanıyorum. Dergiler aynı duyarlılık ve heyecanla çıkmaya devam ediyor. Birkaç yıl sonra bu ülkenin çocukları bu dergilerden dönemin edebiyat, düşünce ve kültür tarihini yazacak.
Onlara sermaye çevreleriyle, iktidarla, farklı siyasi çevrelere mensup varlık sahipleri ile bırakacağımız malzeme dönüştürülemeyen tüketim ambalajları, sazlı-sözlü-danslı … festival görüntüleri olmamalı. Dergi, kitap, şiir, deneme, hikâye veya birilerinin de öyküsü ve romanı kalmalı yarına. Aksi halde bir utanç freski olarak kalırız yarınlara.
Birkaç banka, medya grubu sahibi holding dışında yayımlanan dergiler sahipsiz. Bir sermaye grubu veya aklı esir alan bir cemaatin ideolojisini seslendirmeyen dergiler zor zamanlardan geçiyor. Milyonlar harcayarak festival düzenleyenler, “baldır-bacak” gösterisine biraz ses ekleyen nağme okurlarına yüz binlerce lira ödeyen belediyeler yarına ne bırakacaklar?
Kamu kaynaklarının yüzde birini süreli yayınlara ayırma cesareti gösterecek bir anlayış süreli yayın hayatını bir anda gülistan edebilir. Bunu stratejiye dönüştürerek kültürel hayatımızı yeniden inşa edecek bir paradigma da ortaya koyabilir. Kültürü turizm ve festival olarak görenlerin yakın zamanda bunu anlamasını beklemek, yaşanan çıkmazların sebep olduğu hayal kırıklıklarından daha amansız bir hayal kırıklığına neden olur. “Bir zekâlar topluluğunun" mesajı, "bir neslin vasiyetnâmesi”, "nesiller(in) birbirini" izleyerek dönemlerinden izler bıraktığı dergileri yaşatmak bu toplumun topyekûn sorumluluğudur.
Kültür ve edebiyat kalıcı olandır. Yaşanan zamana söylenen kelimeyi yarına taşır. Dönemin muhayyilesiyle geleceğin mamur dünyasının inşasına malzeme verir. Dönem hatalarının tekrarını önler ve daha doğru yöntemlerle çalışmanın imkanlarını ortaya koyar dergi. Gürültü yapan görünürlüğün anlaşılmaz perdesinde kim yarına ne bırakacak? Biraz düşünmek gerek. Birer idole dönüştürülen pop kültürün temsilcilerini ağırlayarak yücelten din-dar / muhafazakâr çevreler gösteri alanında alkol servis etmedikleri için mutlu mu oluyorlar? Anlamak için meşakkatli bir mesaiyi ve harcanacak pek çok dostun dostluğunu göze almak gerek. Görünürlüğün baştan çıkarıcı yanılgısı.
Dergiler kültürümüzün geleceğe taşınmasında, edebiyatın yeniden üretilmesinde, şiirin karşılık bulmasında, hikâyenin hayalleri beslemesinde biricik çeşmelerdir. Kültür ve medeniyet çeşmesi kurumuş bir neslin yarın için umudu ve ufku olmaz. Büyük heyecanlarla yola çıkan gençlere nefes olan dergileri yaşatacak ve yolu bir maveraya dönüştürecek büyük kahramanlara ihtiyaç duyulan bir vakitteyiz.
1950’li ve 60’lı yıllarda doğanlar duvar yazıları, idealist sloganlar ve dergi yazılarıyla yolculuk ettiler. Marşlar söylediler, dergilere şiirler yazdılar. Dergi bürosu bodrum katlarda ve kurşundan ters satırların dizilerek kalıp haline getirildiği matbaalarda mürekkep kokuları arasında sabahladılar. Kâğıda ve kelimeye saygıda kusur etmediler; çünkü mesajlarını bunlarla geleceğe taşıyacaklarına inanıyorlardı. Bu inancı hala taşıyan kavi gönüllü dostların dergi çıkarmadaki sabır ve sebatlarına saygı duymaya çağrıdır bu yazı!