Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (79. Sayı)

Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ

Değerli Okuyucularımız!
Senenin en uzun gündüzlerinde yaratıcımızın emrine inkıyat eyleyerek oruçlu
geçirdiğimiz ramazan ayı, türlü acılara, sıkıntı ve umut kırıklıklarına tanıklık ediyor.
Ortadoğu’nun ateş altındaki ahalisinin ahvali yüreklerimizi derin acılara gark ediyor.
Birkaç yüzyıldır sonu gelmeyen yenilgilerin, refah ve huzur denen iki güzel ahvali
yöneticilerin himmet ve merhametine terk ettiren yaygın yoksulluğun, dağdaki çobanından
elit tabakadaki Batızede aydınına kadar her kesimi tesiri altına almış bulunan
din cehaletinin mutsuz, umutsuz, çaresiz bıraktığı İslam toplumları…
Bir zamanların tek sağlam dişi kalmış seküler, ladini, ahlak ve insaf yoksunu medeniyet
canavarı, taktırdığı protez dişleriyle canavarlığına alabildiğine devam ediyor.
Etrafı ateş çemberiyle sarılmış Anadolu halkı ise Batı’nın yakıp yıktığı, ateş ve ölüm
yağdırdığı kardeş toplumlardaki acılara tanık olmanın şaşkınlığını yaşıyor. Ne var ki,
Batı medeniyetinin temsilcileri olan bu zengin ülkelerin namert kumpasları karşısında
din kardeşlerinin iç çatışmalarına mani olamıyor, kendi devletinin karşılaştığı açık
ve kapalı tehditleri görerek dindaşlarının, akraba toplulukların imdadına yetişemiyor,
bunun derin iç burukluğunu yaşıyor.
Biz bir edebiyat dergisiyiz. Ne var ki, coğrafyamızın bu acıklı hâlini tasvirden aciz,
hayatın sert sadmeleri altında şiiri, hikâyeyi unutacak kadar gönül yorgunluğu içindeyiz.
Dramlar, trajediler, büyük edebiyat eserlerinin ana temaları olarak toplumların
belli zaman kesiti içindeki hâllerini en az tarih kitapları kadar gelecek nesillere intikal
ettirme gücüne sahip. Ancak camiamızda buna yönelik kayda değer tek bir edebî eserin
haberini almış değiliz. Neden suskunuz? Neden piyesler, senaryolar, hikâye ve romanlar
eliyle bu kaotik, trajik ortamı kalemlerin mürekkebi hâline getiremiyoruz? Kuzey-Güney
İç Savaşından, Nazizmin kanlı hikâyesinden onlarca, yüzlerce film senaryosu çıkaran bir
medeniyete karşılık, Balkanlarda ölüm tırpanıyla gezenlerin, Kafkaslarda yiğitleri kör
kurşunla katledenlerin, Anadolu’yu yetim çocuklarla, dul kadınlarla dolduran müstevlilerin
hikâyelerinden bir elin parmakları kadar senaryo çıkaramayan bizlere ne yazık!
İslam dünyası yaşadığı trajedileri yazmıyor, onları sadece yaşıyor. Şiirlerle, romanlarla,
hikâyelerle, senaryolarla bu haksız, hakkaniyetsiz, insafsız katliamları gelecek kuşakların
bilincine nasıl kodlayacağız?
80’li yıllarda Ruslara karşı özgürlük savaşı veren Afganlıların bu mücadelesini kendi
medeniyetinin şanlı bir eylemi olarak gören merhum Cahit Zarifoğlu, o yıllarda yazdığı
“Afganistan Destanı” ve “Afganistan Çağıltısı” gibi şiirleriyle o günkü muhafazakâr camianın
hassasiyetlere tercüman olmuş, bu hassasiyetlerle beslenen gençlik o yıllarda kendi
medeniyet değerleri adına ne bulmuşsa okumuş, kültür alanında âdeta entelektüel bir
patlama meydana gelmişti. Bilişim ve iletişimdeki dev adımların bugünkü gençliğimizi
getirip bıraktığı yer, 140 karakterlik sloganların, resimlerle anlatılmaya terk edilmiş hissiyatların,
evlerden tard edilmiş kitaplıkların dünyası olmuştur.
Genç okuyucularımız! Sizin dünyanıza erişebilmek için ne yapmalıyız? Siz! Zamandaki
hızlanmanın, bilgilenmedeki genişlemenin, hissiyattaki zayıflamanın doğrudan
öznesi olan sevgili gençlerimiz! Lütfen kendinize okuyacak zaman ayırınız! Okuyunuz
ki yazabilesiniz! Meramınızı Hotanto yerlileri gibi birkaç yüz kelimeyle anlatma sığlığından
kurtulamazsanız, yazdığınız metinler şifreli harp telgraflarına; bestelediğiniz
müzikler Aborjinlerin “didjeridu” dedikleri aletle üretilen tuhaf melodilere benzer. Okumak,
yazmanın ön koşuludur. Okuyunuz ve yazınız lütfen! Size bu toplumun ihtiyacı
var. Çünkü gençliğin enerjisi sizde…
Biz bu topluma sanatıyla, şiir ve nesriyle yeni sesler, yeni tatlar, yeni bakış açıları
getiren ediplerimizi anmayı, size onları tanıtmayı, örnek alınmaya layık dava adamlıklarını
hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu nedenledir ki, bu sayımızı da sırasıyla tanıttığımız
bu edebiyat öncülerimizden şair ve fikir adamı merhum Cahit Zarifoğlu’na ayırdık.
Dört adet yazıyla oluşturduğumuz bu dosyayı beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.
Ayrıca birçok şiirimiz, deneme ve hikâyemiz de var.
Ramazanınızı ve ağustos sayımız yayımlanmadan erişeceğiniz ramazan bayramınızı
tebrik eder, bol okumalı bir yaz tatili dileriz.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…