Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (88. Sayı)

Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ
[email protected]

Değerli Okuyucularımız!
Güzel ülkemiz sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Bizi
tek millet yapan tarihî kodlarda herhangi bir
çatlama, bozulma, eksilme olmamasına rağmen
modern zamanlarda ortaya çıkan ideolojik
kökenli farklı yaklaşımlar, toplumun üst kesimlerinde
nahoş zıtlaşmalar meydana getirdi. Bunlar olağan durumlar…
Denizlerde oluşan yüzey dalgalanmaları nasıl
derinlerdeki hayatı etkilemezse, aydın/elit tabakadaki
fikri dalgalanmalar da milletimizin tarihin derinliklerinden
beslenen kardeşlik hissiyatını etkilemez, etkileyemez.
Ama neden böyle oluyor? Aynı dili mi konuşmuyoruz?
Aynı hayalleri mi paylaşmıyoruz? Birkaç yüzyıldır
milletçe uğradığımız sarsıcı yenilgi şoklarını farklı düzeylerde
mi algıladık? Şimdi yavaş yavaş toparlanma dönemine
girdik de bazılarımız bu toparlanma hızını yeterli mi
görmüyor? Daha mı acele edilmesi gerektiğine inanıyor?
Neden böyle oluyor?
Bu köklü soru dönüp dolaşıp bizi aynı yere getiriyor:
Toplumun okumuş, yazmış kesimlerinde çağa,
eşyaya, olaylara bakışta belirgin bir çatlak oluşmuş. Bu
çatlağın bir yanı milletin tarihsel birikimini, deneyimini,
travmatik anılarını hafızasında tutarak “yiğit düştüğü
yerden kalkar” hesabı, dizleri üzerinde kararlılıkla doğrulmaya
çalışıyor. Diğer yanı ise; geçmişinden kültürel
miras olarak devraldığı tarih ufkunu, özgüvenini, umudunu,
gelecek hayalini kaybetmiş; ellerini bir zamanlar
kıyasıya mücadele ettiği Batı’ya, onun modası geçmiş
ideolojilerine uzatmış, kurtuluşu oralarda arıyor. Bu zıtlaşmanın
sonucunda ne oluyor? Aynı olay, aynı trajedi,
aynı sıkıntı karşısında birbirine tamamen aykırı çözüm
önerileri… Bir tarafın ortaya koyduğu çözüm önerilerine
karşı diğerinden inanılmaz bir tepki… Sosyal yapımızın
deveranını sağlayan çarklarda zorlanma, dişli arızaları,
kırılmalar, çatlamalar… Milletin derin kardeşlik hissiyatını
bozmaya gücü yetmese de kısmi bir kötümserliğin
ağızların tadını bozması…
Bu hengâmede sanat ve edebiyat, yine de gönüllere
bir teselli kaynağı olmaya devam ediyor. Şiirler
yazılıyor, romanlar yayımlanıyor, senaryolar filmlere
dönüşüyor. Dilimiz, güzel Türkçemiz her gün daha da
zenginleşiyor. Bilim, kültür ve sanat dili olma özelliğini
daha da pekiştirerek güçleniyor, kuvvet buluyor. Doğrusu,
hayatın her alanında atılımlar gerçekleştirilirken
sanat ve edebiyat alanında hareketsiz kalmak, eşyanın
tabiatına da aykırı olurdu.
Edebiyat denince dilden bahsetmemek olmaz.
Edebiyat sözle, dille yapılan bir sanat olduğuna göre,
dilimizle ilgili yeni çalışmalardan, dile ilişkin ufkumuzdan,
dilimize zarar veren uygulamalara karşı alınması
gereken tedbirlerden söz etmenin dergimize düşen
önemli bir görev olduğu inancındayız.
Bu nedenle bu sayımızda dille ilgili iki önemli
makaleye yer verdik. TDED Genel Başkanı Ekrem
Erdem’in kaleme aldığı “Q Klavyeye Mahkûm Değiliz”
başlıklı makalede kronik bir sorunumuz irdeleniyor.
TBMM bünyesinde şahsi gayretleriyle başlattığı dil mücadelesini,
genel başkanı olduğu Türkiye Dil ve Edebiyat
Derneğinin etkinlikleriyle de sürdüren Ekrem Erdem,
bilimsel bir çalışma sonucu üretilen Türk F klavyesinin
özelliklerini, kolaylığını, dilimize uygunluğunu ayrıntılarıyla
anlattıktan sonra, dönemin ilgililerinin dikkatsizlik
ve özensizliği yüzünden daktilolarımızda kullanılan F
klavyenin bilgisayar teknolojisinin yaygınlaştığı yıllarda
nasıl İngiliz-Amerikan menşeli Q klavyenin istilası altında
kaldığını dile getiriyor. Tekrar millî klavyeye dönülmesi
mücadelesini ısrarla sürdüren Erdem, Q klavyeye
mahkûm olmadığımızı haykırarak bu konudaki bilinç ve
farkındalığı artırmaya çalışıyor.
İkinci dil yazımız ise Üzeyir İlbak’a ait… “Lisanın
Hâl-i Pürmelâli” başlığını taşıyan makalesinde İlbak,
Tanzimat döneminde başlayan dile müdahale girişimlerinin
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde hangi aşırılıklara
ulaştığını mizah dolu örneklerle anlatıyor. Yeni bir dalga
hâlinde 70’li yıllarda başlayan dile ideolojik elbiseler
giydirme yarışmasının dilimizde yol açtığı kalıcı hasarların
örneklerle anlatıldığı yazı, özellikle Batı dillerinden
alınan sözcük ve deyimlerin yalan-yanlış kullanılarak
nasıl komiklikler üretildiğine verilen örneklerle bitiriliyor.
Bunların dışında, her sayımızda olduğu gibi, yeni
şiir ve hikâyelerimiz, zevkle okuyacağınız deneme ve
gezi yazılarımız var.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…