Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (91. Sayı)

Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ
[email protected]


Değerli Okuyucularımız!
Sümerli Ludingirra adlı kitapta nakledildiğine
göre, yaklaşık 4000 yıl önce Mezopotamya’da
yaşamış Sümerli bir şair, yazdığı şiirde annesini
şu dizelerle övüyor:
Annem ufukta parlayan bir ışık, bir dağ geyiği,
Işıldayan bir sabahyıldızıdır o…
Değerli bir akik, Marhaşi’den bir topaz,
Cazibe dolu bir prens mücevheri,
Neşe yaratan bir akik,
Bir kalay yüzük, demir bilezik,
Bir altın çubuk, parıldayan bir gümüş,
İçi çeken bir fildişi heykelcik,
Mavi taştan bir kaide üzerinde duran alabaster bir
melektir o...
İster kil tabletler üzerine kazınmış, ister deri
parçaları üzerine yazılmış, isterse türlü malzemeler
üzerine kalemle, divitle, lazerle, tornayla kaydedilmiş
olsun, insanoğlunun yeryüzü macerasının herhangi
bir anını gelecek kuşaklara aktarmada rol oynayacak
her türlü belge ve görsel malzemenin adıdır arşiv...
Bulunduğu coğrafyayı imar ve ıslah etmek üzere
yeryüzüne yayılan insanoğlu, yapıp ettiklerinin gelecek
nesiller tarafından bilinmesini daima tutkuyla
önemsemiş, bunun için yeryüzünde yazılı ve görsel
birçok eser bırakmıştır. Böylece elimizde, geçmişteki
insanların duygu ve düşüncelerini, tecrübe ve
birikimlerini öğrenmemizi sağlayacak resim, heykel,
mimari yapı gibi kalıcı eserlerin yanı sıra, farklı malzemeler
üzerine kaydedilmiş şiir, hitabe, mektup gibi
yazılı metinlerden oluşan geniş arşivler birikmiştir.
Bir şaire yüreğindeki anne sevgisini kil tablet üzerine
kaydettirerek binlerce yıl sonra bugüne ulaştırtan
güç de insanoğlunun bu evrensel tutkusudur.
Tarihin konusu insan, malzemesi ise belgelerdir.
Kısaca arşiv denilen bu malzemeler olmasaydı ne
insanın yeryüzündeki macerasını takip edebilir ne de
insanlık birikimlerinin unutulmadan, kaybolmadan
gelecek nesillere aktarılmasını sağlayabilirdik.
1947’de bedevi bir çoban tarafından Kumran’da
bulunarak insanlık envanterine geçirilen “Ölü Deniz
Yazmaları” arşivi olmasaydı, insanlık Hz. İsa’nın
hemen öncesinde İsrail topraklarında nasıl bir dini
hayat yaşandığını, Esseniler cemaatinin Ferisi din
adamlarının temsil ettiği resmi ve ruhsuz din anlayışına
itirazlarının neler olduğunu yeterince anlayamazdık.
Tarih yazımına kaynaklık eden arkeolojik, mimari
ve görsel kalıntıların içerisinde yazılı metinlerin çok
özel bir yeri vardır. Orhun Kitabeleri nasıl Türklerin
İslam öncesi devlet anlayışlarına ışık tutuyor ve o döneme
ilişkin önemli ipuçları taşıyorsa, yazılı olarak bugüne
intikal eden Dede Korkut hikâyeleri de ilk dönem
Müslüman Türklerin sosyolojilerine dair önemli veriler
barındırıyor. O halde yazılı belgelerin iyi korunarak
geleceğe intikal ettirilmesi sadece tarih yazımı için
değil, bir milletin tarihsel seyir ve istikametinin bilinmesi,
bu istikametten sapılmasını engelleyecek temel
kodların kaybolmaması için de zorunludur.
TDED Genel Başkanı Ekrem Erdem’in kaleme aldığı
“Millî Hafızamız Arşivlerimiz” başlıklı makalede,
hem arşivciliğin ne olduğu hem de Osmanlı Arşivlerinin
nitelik ve önemi anlatılıyor. Arşivi “Bir devletin,
milletin, şehrin veya kişinin geçmişine ait belgeler
topluluğu” olarak tanımladığı makalesinde Erdem,
“Arşivler, devlet ve milletlerin mutlaka koruması ve
nesilden nesile aktararak devam ettirmesi gereken
kültürel varlıkların başında gelir” diyerek devletin inşa
ve kaynak tahsis ettiği Osmanlı Arşivi hakkında detaylı
bilgi veriyor. Söz konusu makaleyi ve diğer yazı
ve şiirlerimizi beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz.
Geçtiğimiz ay dergimizin şair ve yazar kadrosundan
muhterem Sadettin Kaplan ağabeyimizi ahirete
uğurladık. TDED ailesi olarak merhuma Allah’tan
rahmet niyaz ediyor, yakınlarına ve edebiyat camiasına
taziyelerimizi sunuyoruz. Bu vesileyle Ramazan
Bayramınızı da kutluyor, dergimize olan ilgi ve desteğinizin
devamını diliyoruz.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…