Dergi Detay

Dergi Resmi

Olağan Hikaye (4. Sayı)

Bindiğimiz Dalı Kesiyoruz

Geçen sayımızda ironi konusunu merkeze almış, emek ürünü yazılarla okuyucularımıza sunmuştuk. Bu sayımızda da aynı konuya kaldığımız yerden devam ediyoruz. Kaldığımız yerden derken esasında kaldığımız yer tartışmaların da konusu oluyor, bunu hissediyoruz ve bir adım daha öteye geçerek zihin konforunu kaçırmak istiyoruz.
Edebiyatla uğraşan her ferdin söyleyecek sözü var, sözü üzerine inşa ettiği bir zemin var, kişilerin bu zemindeki temel gayesi ise iyi edebiyat yapmak. Gayenin edebiyat olduğundan şüphe yok fakat arada bir durup önce ayaklarımızın altındaki zemini sonra da sözümüzü yoklamalıyız. Hâlâ aynı yerde miyiz? Başka bir yere doğru gitmiş olabiliriz. Fazlaca uzatmaya, lafı dolandırmaya gerek yok diye düşünüyorum? “Bugün bir müslüman olarak edebiyatımız amelimizden ayrı mıdır?” sorusunu hayatın her alanında sormak durumundayız. Bu soruya içtenlikle vereceğimiz cevap bir zemin yoklaması olacaktır. Bu sorunun cevabına göre bir de sözümüzü kontrol edeceğiz.
Edebiyat adamı bir yönüyle toplumsal sorumluluğu da üstlenmiş kişidir. Takipçilerimiz ve takip ettiklerimiz var. Bir zincirin halkası gibi bizi takip edenleri az ya da çok takip ettiklerimize eklemliyoruz. Burada sormamız gereken soru şudur: Takip edenlerimizin sorumluluğunu üstlenebiliyor muyuz? Onları sözüne kefil olabileceğimiz bir silsileye mi ekliyoruz yoksa ne idüğü belirsiz bir zincirin halkası haline mi getiriyoruz?
Çok fazla soru sorduğumuzun farkındayız. Çünkü zeminimizi, niyetimizi yokluyoruz. Kendilerinden önceki kuşağın, gövdenin, köklerin her birine ayrı ayrı kulplar bularak yeni nesli o ağaçtan koparıp gri veya çok renkli bir zemine bilinçli veya bilinçsiz olarak çeken edebiyat zümresiyle aynı zeminde değiliz. Onlara meydanı bırakamayız, bırakmayacağız. Dalında oturduğumuz ağacı baltalayanlarla yüzleşmek ve zeminle daha sahici bir ilişki kurabilmek için bindiğimiz dalı kendi ellerimizle kesiyoruz. İyi bir düşüş umut ediyoruz. Başkalarının bizi oturttuğu dal üzerinde sallanmaktansa Allah’ın arzı üzerinde kendi ayaklarımızla duralım diyoruz. Ayağımızı bastığımız zemin de tutunamayacağımız yer de bu yönüyle belli olsun istiyoruz.
Bu sayımızda İroni dosyamızdaki birbirinden kıymetli yazıların yanında son kuşağın önemli hikâyecilerini ve edebiyat meselelerine teorik bakışlar sunan kıymetli yazarlarımızın yazılarını bulacaksınız. Keyifli okumalar diyoruz.