Dergi Detay

Dergi Resmi

Olağan Hikaye (9. Sayı)

Hayvanları Nereye Koyacağız

Son zamanlarda sokak hayvanlarıyla ilgili haberlerin gündemi
önemli derecede meşgul ettiğini görüyoruz. Hayvana şiddet haberleri
canımızı sıkıyor, bununla birlikte insanların sokak hayvanlarının
saldırılarına maruz kaldığına da sıklıkla şahit oluyoruz.
Çok değil geçen aylarda evde beslenmemesi gereken bir
saldırgan, minik bir kızımızın az daha canından olmasına sebep
olacaktı, çocuğun ailesiyle birlikte bizler de kahrolduk. İnsana
verilmesi gereken değerin bir başka türe aktarılıyor olması üzerine
düşünmek gerekiyor.
Diğer taraftan sokaklarda başıboş gezen hayvanlarla da başımız
hoş değil. Kimisi “sevimli dostlarımız” romantizmiyle durumu
geçiştirmeye çalışırken kimileri de başıboş hayvanlara sert tedbirler
alınması gerektiği söylüyor. Çevre ile kentin kesin sınırlarla
ayrıldığı yerlerde ve zamanlarda böyle sorunlar önemli ölçüde
yaşanmıyordu. Ne var ki kentin istilacı bir hızla büyüdüğü
günümüzde açıkçası hayvanları nereye koyacağımızı/kovacağımızı
kestirebilmiş değiliz.
Ve işin en merak edilen tarafı: Acaba hayvan meselesine bakışta
insan sonrasına dair arzularla kesişen politik bir taraf mı
var? Acaba, eşref-i mahluk olarak yaratıldığı vurgulanan insanın
merkezde olduğu sistem yerine hayvanlarla eşitlenmeye
çalışıldığı bir dünyaya mı geçilmek isteniyor? İnsanın hayvanlarla
eşitlenmesi, emek ve beden olarak istismar edilmesini kolaylaştıracak
hatta insan olma vasfını da ortadan kaldıracak bir
zihniyet değişimini beraberinde mi getirecek? Hegel yorumcusu
Aleksandır Kojeve’ye kulak verdiğimizde o, insanın Hegelci
anlamda tarihin sonunda bildiğimiz anlamıyla hayvana dönüşeceğini
vurgular. Bu, efendi köle diyalektiğinin de işlevsiz kalması
demektir. Kojeve; insanın hayvan olması hâlinde mimarinin
örümcek ağlarına benzeyeceğini, müziğin kurbağa gibi icra
edileceğini ve insanların yetişkin hayvanlar gibi cinsel arzular
yaşayacaklarını söyler. Elbette bu durumda sanatın, anlatının
ve müziğin hiçliğe, anlamsızlığa dönüşmesi kaçınılmaz sondur.
Bunun için uzak bir geleceğe bakmaya gerek yok, insan(lığ)ın
her yönüyle istismar edildiği Amerikan hayat tarzı Kojeve’ye
göre geleceğin şimdiki zamanıdır. Kojeve, her ne kadar umutsuz
olsa da Japonya’da insanî olmaya devam eden bir toplum görür.
İnsanîlik, gelenekçi Japonların kendi hikâyelerine sahip çıkmalarının
ve bunu tevarüs etmelerinin bir sonucu olsa gerektir.
Biz de hikâyemizin insanî bir şekilde devam etmesine çabalıyoruz.
Kendi hikâyemize sahip çıkmak için bütün diğer hikâyeleri
ilk sayımızdan beri sorguluyoruz. Bu sayıda da dosyamızın
içeriğinde bulunan yazıların her birisi hayvan meselesine farklı
bir açıdan yaklaşıyor ve bizce olan nazarı bulmaya çalışıyor...
Teorik yazılarımız, Üç Nokta bölümümüz ve tabii ki hikâyelerimizle
keyifli okumalar dileriz.