Dil ve Edebiyat (133. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
ÇAĞDAŞI OLMA ONURUNU YAŞADIĞIMIZ BİR USTA GEÇTİ DÜNYAMIZDAN
Üzeyir İlbak
Bizim nesil yasaklanmış, ötelenmiş, örselenmiş, üstü örtülmüş bir din
ve medeniyet anlayışının küllerini üfleyerek açığa çıkarılan korun aydınlığında
okunan metinlerle yolunu buldu. Kül yığınlarını veya “buz dağını”
üfleyenlerden Namık Kemal, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri
Pakdil ve Mavera ekibine nedensiz, niçinsiz, amasız bir vefa borcumuz var.
Daha önce Mavera ve Diriliş sayılarıyla sizleri selamladık. Bu sayıları çalışırken
Sebilürreşad-Sıratmüstakim ve Büyükdoğu’yu da hatırlattık.
Tevarüs ettiğimiz birikimin mimarlarından Ağabey ve Usta Nuri Pakdil’i
2019’un son çeyreğinde ötelere uğurladık. “İnsanı insana karşı savunan”
ve hayatını kaybolan bir yitiğin ardında yürümeye adamış Nuri Pakdil insan
sevgisinin, peygamber sevgisiyle başlayacağının bilinciyle baktı yeryüzüne.
Hayatının en verimli devrinde Zekeriya’nın (a.) ve Meryem’in sükûtunu
deneyimlemek üzere uzlete çekilen usta, insanın “insanlığa girme” fikrine
yoğunlaştı. Sükût günlerinin bitiminde de insanlar arasına karışarak yüksek
sesle salon ve gazetelerde göründü.
II.
1943'te Büyük Doğu’nun yayın hayatına katılmasıyla başlayan Anadolucu,
milliyetçi-muhafazakâr-mukaddesatçı fikirler, çok partili hayata
geçilmesiyle nispeten genişleyen serbestî ortamda ülkemizde yeniden filizlenen
İslâmî düşünce ve yayın hayatı ile yükselişe geçti. Ellili yıllarda
kurulmasına izin verilen dini kurumlarda yetişenlerle, yitirilen temel değerlerin
toparlanması çabaları artarak devam etti. Nisan 1960’ta Diriliş
dergisini çıkarmaya başlayan Sezai Karakoç, Müslüman çevrenin fikrî ve
kültürel anlayışını Türkiye'yi ve İstanbul'u merkeze alarak İslâm coğrafyasına
ve Müslümanların yaşadığı diğer iklimlere taşımaya çalıştı. Diriliş,
“bas’u-ba’de’l-mevt”in kültürel anlamda yaşadığımız zamana tercüme edilmesiydi.
Hedef kitle yeryüzünün tüm mazlumlarıydı.
Altmışlı yılların ortalarından itibaren dini düşünceye yaslanan kültürel
yayıncılık sonucu oluşan bilinçlenme ve aydınlanma süreci ideolojik söylemleri
ve dergi yayıncılığını olumlu yönde etkiledi.
Edebiyat dergisi, ideolojik sol dili ve kavramları İslâmî duyarlılığa yaslanarak
yayın hayatına başladı. Fransızcadan yaptığı Arap edebiyatı tercümeleriyle
Müslümanların düşünce dünyasını Türkiye ile tanıştırdı. Pakdil’in
çabası, Kudüs-Ortadoğu ve Afrika'yı da kuşatan İslam dünyası ile 'çağdaş'
Çağdaşı Olma Onurunu Yaşadığımız
Bir Usta Geçti Dünyamızdan
bütünleşme olarak okunabilir. Dil tercihini içe kapanmış 'İslamcı' çevrenin,
solculara ait emek, üretim, anamal, sömürge … kelimelerini inanç eksenli
dönüştürerek kullanmasını İslamî düşünüşü dışa açma ve yeniden var etme
çabası olarak okuyabiliriz. Buradan bakıldığında Edebiyat yeni bir imkân
ve ufuktu. Derginin çıkış sayısındaki “Kalemin Yükü” metni, teoride 'yerlilik'
düşüncesini esas alsa da dergide bu ilişkiyi kuracak ve güçlendirecek yazı
yok denecek kadar azdır. Dar bir çevreye kapatılıp dışlanan İslam düşüncesinin
surları aşmak ve var olmak için daha çok Batılı kaynaklara yaslanarak
ayağa kalkma çabası, bu görünümün kültürel tercümesidir. Yeni ve
çağdaş bir 'dil' arayışı ile var olma gayreti Edebiyat’ın ilk sayılarında ana
kaynaklara yaslanmada yetersiz görülür.
Yetmişli yıllar, düşünce eserlerinin tercüme dönemi oldu. Müslümanlar,
dinlerinin temel kaynakları ile tanışırken modern zaman etkisindeki İslâmî yorumlarla
da tanışmış oldular. Fıkıh, tefsir ve klasik metinlerin tercümesinin
ardından başlayan fikri tartışmalar yeni ufkî yolculuklara zemin hazırladı.
III.
Pakdil yaşadığı dönemin ideolojik ortamında kullanılan dile bigâne kalamadı.
Sezai Karakoç’un mahcup bir eda ile kullandığı kelimeleri cesaret
ve gayretle mucitlerinden daha güçlü bir şekilde kullandı. Pakdil’e göre sol
ideolojik dil, emek üzerinden hakikatin varlığını örtmüş ve anlamsızlaştırmıştır.
Nuri Pakdil bu kavramın anlam ve kapsam alanını genişleterek
dinin “alın teri ve hak” kavramları ilişkisine dikkat çeker ve kavramın yanlış
ellerde eksik anlamlı kullanımına müdahale eder.
Nuri Pakdil bereketli bir ömür sürdü. Yeryüzünde oluşunun sorumluluğu
ve bilinciyle kalemini inandığı değerler dünyasının yeniden inşası için kullandı.
Bütün metinler anlam bakımından bir kitap gibi düşünülerek okunmalı;
çünkü eserlerindeki metinler birbirini tamamlar gibi oluşturulmuş.
Yazımda da belirttiğim gibi Nuri Pakdil ve Edebiyat Dergisi’nin dil tercihi
bir doktora tezi olarak çalışmayı gerektirir.
Tanzimat’la başlayan Batı’ya eklemlenme ve medeniyet değiştirme tarihi
boyunca başta Sebilürreşâd-Sıratımüstakim olmak üzere, Büyük Doğu,
Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergileri etrafında kümelenen üstat-usta ve
ağabeyler, özlemi çekilen değerler dünyasına ulaşmak ve bu yolculuğun
sağlıklı gelişebilmesi için büyük bir çaba sarf ettiler.
Yaklaşık üç aydır Nuri Pakdil ve Edebiyat dergisine vefa sayısı hazırlama
çabamıza destek olan yazarlarımıza, panel metnini bizimle paylaşan
Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na, görsel arşivi için dosyayı
tahkim eden Necip Evlice’ye ve oturum metinlerini okuyarak, kişisel
arşivindeki görselleri göndererek emeğiyle bizi gönendiren dost Duran
Boz’a sonsuz teşekkürlerimizle.
Klas Duruş’taki cümlesiyle “Ve edebiyat’ın yeri ıpıssız”.