Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (54. Sayı)

Dergi Ücretsizdir

Değerli Okuyucularımız!

Ülkemizin çeşitli alanlardaki gelişme performansına paralel olarak Dil ve Edebiyat

dergisi de dil, kültür ve edebiyat alanında kendi üzerine düşeni yapmaya

çalışıyor. Bu bağlamda, kültür ve edebiyat dünyamıza yeni isimler kazandırmak;

göz ardı edilmiş konularda vizyon ve tefekkür ortaya koyan makale, inceleme ve

denemelere yer vermek; Batılı kodlara saplanıp kaldığımız için uzun süre öz değerlerimizi

yansıtamadığımız hikaye türünde yeni dil ve üslup arayışlarına fırsat vermek;

Osmanlı şiirinin zarafet ve vakarını benimseyerek ama onu birebir taklit etmeyerek

yeni, modern, farklı imgelerle yazılmış dizeleri şiir yıllıklarına geçirmek gibi kayda

değer hizmetler yaptığımıza inanıyoruz.

Gelecekte 2000’li yılların ülkemizin her alanda topyekûn “farkları kapatma yılları”

olarak anılacağı kanısındayız. Medeniyetimizin bilim, kültür ve sanat alanlarındaki üretim

ritminin iyice düştüğü son yüzyıllarda, Batı kültür ve medeniyeti ile aramızda nicelik

ve nitelik bakımından önemli farklar oluştu. Oluşan bu farkların hepsi de medeniyetimiz

adına utanılacak farklar değil elbette… Hatta gurur duyulması gereken farkların, mahcup

olmamız gerekenlerden daha fazla olduğunu da söyleyebiliriz. Ne var ki, toplumlar

birbirinden yalıtılmış ayrık alanlarda yaşamıyorlar artık. Dünün dünyası kısmen böyle

olduğu için Bangladeşli bir kasaba, dünyanın geri kalanından habersiz, Ortaçağ’dan

kalma üretim ve tüketim alışkanlıklarıyla mutlu ve umutlu bir yaşam sürmeyi kolayca

başarabiliyordu. Bugün, Bangladeşli o kasabalılar bile artık fiber kablolarla dijital dünyanın

hemen dibinde yaşıyor ve Londralı, Sidneyli, İstanbullu insanların en azından ne

yaptığından, ne yiyip ne içtiğinden haberdar olarak yaşıyor. Dün farkın ne olduğunu fark

etmeden yaşayanlar, bugün en azından farkları fark edip bunun yüreklerde uyandırdığı

imrenme, kıskanma, eziklik, öfke gibi ıstırapları hissederek yaşıyorlar.

Farkları fark etmek, bu anlamda hayata gereksiz bir dram havası katmak demek

olsa da, farkları kapatma bilincini edinmenin bundan daha iyi bir başlangıç noktası

yok. Bütün dünyanın küresel bir köy olma yolunda ilerlediği bu süreçte, fark atan

değilse bile, en azından farkları kapatan bir toplum olmak, bu küresel köyün periferisinde/

varoşlarında mı yoksa değerlerini kendisi dışındakilere de tanıtıp yaygınlaştıran

merkezinde mi yer alacağına karar vermek demek.

Dil ve Edebiyat derginiz, Anadolu’nun maddi ve manevi değerlerine yaslanan bir

yayın çizgisini benimseyerek dil, kültür ve edebiyat alanında Batı’yla ve Batıcılarla

kendi medeniyeti arasında oluşmuş kronik farklılıkları teşhis, tespit ve tamir etme kararlılığındadır.

Bu nedenle de, gerek şiir, hikâye, anı, mektup, deneme ve diğer türdeki

edebiyat ürünlerinde, gerekse makale, inceleme, araştırma gibi bilgi ve kültür içerikli

düzyazı örneklerinde dünya edebiyatının evrensel standartlarını yakalamak zorunda

olduğumuza inanmaktadır. Simya nasıl kimyaya, astroloji nasıl astronomiye döndüyse,

medeniyet bazında emekleme dönemini yaşayan hikâyeciliğimiz ve romancılığımız

da benzer bir süreç yaşamalı, ülkemizde Balzac, Dickens, Tolstoy düzeyinde romancılarımız;

Montaigne düzeyinde denemecilerimiz; Maupassant, Puşkin, Faulkner

düzeyinde hikâyecilerimiz yetişmelidir. Buna Spielberg, Coppala, Tarkowsky, Kurosawa,

Tarantino ayarında sinema yönetmenlerimiz olması gerektiğini de ekleyebiliriz.

Medya araçları her gün bilim ve teknoloji alanındaki farkları kapatmaya yönelik

güzel haberler yayımlamaktalar. İşin bu kısmı, tabii bir seyir içinde olumluya doğru

gitmekte... Ancak bununla yetinilmemelidir. Dünya istilacısı Batı uygarlığı diğer toplumlara

salt bilim, teknoloji ve ekonomisiyle değil, daha çok edebiyat ve kültürüyle

nüfuz edebilmiştir. Edebiyat ve kültür üzerinden gelen asimilasyon, bilim, teknoloji ve

ekonomik güçle gelen bağımlılıktan daha tehlikeli ve kalıcıdır.

Millet olarak yakaladığımız bu momentumu, farkları kapatmak için kaçırılmaması

gereken bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. On yılda (2023’e kadar) binlerce yazarımız,

sanat ve kültür adamımız yetişmeli ki, içlerinden farkları kapatan evrensel ölçekte

büyük ve etkili olanlar çıkabilsin. Daha güzel sayılarda buluşmak umuduyla…

Hüseyin ALTUNTAŞ