Dil ve Edebiyat (84. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ
[email protected]
Değerli Okuyucularımız! Kültür, sanat ve edebiyat, genellikle
temel ihtiyaçları yeterli düzeyde karşılanan
birey ve toplumların yoğunlaştığı
meşguliyetlerdir. Sermaye birikimi
ve zenginlik nasıl ekonomik faaliyetlerle üretilen
bir artı değer ise, sanat ve edebiyat eserleri de birey
ve toplumların temel ihtiyaçlara harcadıklarından arta
kalan çabalarla üretilen kültürel değerlerdir.
Kişi ve toplumları müreffeh yaşatan faktör
ekonomik artı değer olduğu gibi, refahı taçlandırarak
ülkeyi mutlu, onurlu ve barış içinde yaşatan faktör de
görsel, işitsel ve sözel sanatlardır. Bu mekanizmanın
böyle çalıştığı, büyük İslam düşünürü İbn Haldun’un 14.
yüzyıldaki tespitinden beri biliniyor. Açlıkla boğuşan
toplumların yeterince ürettiğinden bahsedilemeyeceği
gibi, böylesi toplumların evrensel sanata katkılarından
da söz edilemez. Hele de edebiyat! Sermayesi lügatlerdeki
bedava sözcüklerden ibaret olan edebiyat, zannedilir
ki her toplumun kolayca meşgul olacağı bir sanat
dalıdır. Fakiri, zengini, sıradan halkı, eşrafı, dileyen her
kes şiir söyleyebilir, roman ve hikâye yazabilir. Bunlar
için ne paraya ne de özel bir alete ihtiyaç vardır! Oysa
istatistikî veriler bu tür sanat faaliyetleriyle meşguliyetin
tıpkı diğer sanat dallarında olduğu gibi toplumların
ekonomik performanslarıyla doğru orantılı olduğunu
gösteriyor. Yani ekonomik yönden güçlü toplumlar yoksul
olanlara nispetle daha çok edebiyat adamı ve eseri
çıkarıyor. Nedeni de İbn Haldun’un evrensel nitelikli tespitine
dayanıyor: İnsan ancak başını sokacak bir dam
altı bulduktan sonra penceresine süslü perdeler asabilir;
süslü perdeler asabilecek kadar zenginleştikten sonra
ayağının altına yumuşak halılar serebilir; halı alabilecek
güce eriştikten sonra duvarına tablolar asabilir.
Henüz Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” ortada
yokken konuyu irdeleyen İbn Haldun, bize tam
olarak bu örnekleri vermiyor ama demek istediği
aynen bu: Her türlü sanat eserinin üretimi ancak
gelişmiş, kendine yeterli, temel harcamalarından
geriye artı imkânları kalabilen toplumların işidir. Bu
da bizi sanat ve edebiyatı ortaya çıkaran tabii süreçlerin
bulunmadığı toplumlarda, bu güzel ürünlere
ulaşabilmek için kestirme yollar bulmak gerekliliğine
götürüyor. Nasıl mı? Eğer bir toplum tabii olarak sanat
ürünleri çıkaracak insanlar yetiştirebilme zenginliğine
ulaşamamışsa, bu eksikliği giderip bu ürünleri
çıkarabilecek kesimleri himaye ederek… Kültür, sanat
ve edebiyat alanlarına kamu yatırımı yaparak, teşvik
ve destek sistemleri kurarak… Böylece yine aynı
noktaya geliyoruz. Sanat ve edebiyatı destekleyecek
bir vizyona sahip olmak…
İtiraf edilmeli ki, Anadolu insanı henüz sanat
ve edebiyatı himaye edecek bir mali konfora ulaşmış
değil… İkinci bir Su Kasidesi yazılacak olsa, şairini
taltif edecek bir devlet geleneğimiz de kalmadı.
Yeni Afyonkarahisarilerin yetişmesini gerektirecek
Selatin Camilerimiz de mevcut değil… Ne müzehhiplerimize
ne nakkaşlarımıza ve ne de ebrucularımıza
destek olacak bir eşrafımız da bulunmuyor. Ama hiç
olmazsa hikâyecilerimize, romancılarımıza, senaryocularımıza
bir teşvik sistemi kurulsa da, beton dökme
kamyonlarının devasa hortumlarından daha yüksek
bir debiyle toplumumuza Batı kültür ve sanatının, sinema
ve edebiyatının boca edildiği şu elim tabloyu
durdurabilsek! Yoksa çocuklarımız beş-on yıl sonra ne
bir Müslüman yazar okuyabilecek ne de Anadolu’nun
sesini terennüm edecek bir film izleyebilecek!
Hülasa, toplumsal zenginliği kendi sanatkârlarını
tabii yollarla besleme düzeyine gelememiş
toplumların kültür, sanat ve edebiyat gibi vazgeçilemez
insani çabalardan mahrum kalmaması, tarih
boyunca himaye, destek ve teşvik kurumlarıyla
sağlanmıştır. Anadolu insanı kendi dokusuna uygun
bu tür eserleri üretip elde edebileceği mali güce kavuşana
kadar bu milletin genç nesillerini Batı kültür
ve sanatının yıkıcı etkilerinden muhafaza adına yerli
sanatlarımızı ve sanatkârlarımızı himaye etmek üzere
kamu otoritesinin dolaylı destek mekanizmaları
kurması zorunludur. Aksi takdirde yakın zamanda
GSMH’mız daha da yükselecek, ancak ülke dokusuna
uygun sanat ve edebiyat ürünlerimizi gerek üretecek
gerekse alıp kullanacak bir vatandaş kitlesi bulmakta
bir hayli zorlanacağız.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…