Olağan Hikaye (20. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
O Benim Ruhumun Ruhu
Vahşi bir soykırım yaşanıyor gözlerimiz önünde. Gazze, adına savaş dedikleri, ahlâk ve hukuktan nasibi olmayan siyonist katillerin zulmü altında inliyor. Tüm dünya olan biteni izliyor, halklar ayaklanmış, vicdanlar yaşananlar karşısında sessiz kalmayı kendine yakıştıramıyor. İngiltere’den İspanya’ya, İtalya’dan Fransa’ya kadar pek çok Batı ülkesinde İsrail’e karşı gösteriler düzenleniyor. Boykot küresel bir yaptırım aracı hâline gelmiş durumda. Açıkçası insanlık, insana karşı en ahlâksızca saldırıyı gerçekleştirenlere karşı vicdanını konuşturmaya başladı diyebiliriz. Ülke yönetimlerinin yaşananlar karşısında aldığı tavrın pek de önemi yok artık. Halklar, yaşananları kabullenmiyor. Halkın nabzının en iyi hissedildiği kamusal mecra olan X için Musk, bu sosyal medya platformunun artık insanlar tarafından küresel bir meydana dönüştürüldüğünü söylüyor ve bu meydanda asıl yargıcın halk olduğunu ifade ediyor.
Her şey meydanda, hiçbir şeyi insanların gözünden saklamak mümkün değil artık. Yaşananlar direkt oraya yansıyor ve devrimler, değişimler bu yeni küresel meydanda örgütleniyor. Kendisini antisemitizmle suçlayan ve X’i reklam vermemekle tehdit eden şirketlere, -boykotun ne denli güçlü bir silah olduğunu görmüş olacak ki- Musk, “siz reklam vermeyi keserseniz ben de sizleri boykot listelerinin zirvesine çıkarmakta tereddüt etmem,” diyebiliyor. Burada artık şunu net bir şekilde görebiliyoruz, 8 milyar insanın sesini kısmanız mümkün değil, sosyal medya bu sesin en gür çıktığı platform, vicdanları susturmanın imkânı yok, katliam Gazze’de yaşanıyor. Uluslararası savaş suçları mahkemesi yarın sular durulduğunda gözlerini açacak ortaya çıkan tabloya göre; ama yaşananlar karşısında, kamusal vicdan kararını verdi ve şu anda sanık sandalyesinde yargılanan bir katil var karşımızda, adı: İsrail. İsrail, oturduğu sanık sandalyesinde dünya halklarının karşısında her gün biraz daha omuzları çöken, eli kanlı bir katil. Kendini savunabileceği hiçbir gerekçesi olmadığının farkında. Manipülasyon silahı ise artık işlemiyor.
Sosyal medya, yeni dünyanın yeni popülist kültürünün de hakkıyla hissedilebildiği bir medya, samimiyeti olup olmadığını bir kenara bırakacak olursak, halkın hisleri orada daha net görülüyor ve popülizm açısından bakarsak da kimsenin halkların yönelimlerinin karşısında ayakta kalma şansı yok. İşte tam bu yüzden umutluyuz. Bu soysuz katil, daha ne kadar cana kıyar bilmiyoruz. İşin sonu nereye varacak, bunu az çok tahmin edebiliyoruz. İsrail devleti Gazze’yi haritadan silse bile artık eline bulaşan kanı, suratına yapışan kara lekeyi silemeyecek. Ve artık, geçmişte olduğu gibi sadece Ariel Şaron, Şimon Peres denilerek İsrail’in yöneticileriyle ilişkilendirilmiş bir katliamdan bahsetmiyoruz. Sırtına uzun namlulu silahını takıp sokaklarda gezen seküler görünümlü, bakımlı kadın görselleriyle İsrail âdeta hepimiz bu suçun ortağıyız mesajını vermeye çalışıyor. Ama dünya da ısrarla “Biz sizin hepinizi suçlu görmüyoruz, Yahudi halkıyla İsrail devletini birbirinden ayırıyoruz,” diyerek antisemitizm zokasını yutmamaya devam ediyor.
Dünya kamu vicdanının savaş suçlusu olarak yargıladığı bir İsrail görmekten mutluyuz. Kahroluyoruz yaşanan zulüm karşısında ama şunu da görebiliyoruz, katil artık kendini savunacak pozisyonda değil. “Tarihin azabından kurtulsalar Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar,” derken daha tarih olmadan güncelin azabından kurtulamayacaklarını gördüğümüz günlere geldik. Tarihin azabı ve Allah’ın gazabı da zaten mutlaktır. Ölüyoruz ama kulaklarımızda “o benim ruhumun ruhu” cümlesi yankılanıyorken ruhların dirilişine de şahitlik ediyoruz. Hiç umutsuz konuşmak niyetinde değiliz. Üstad Sezai Karakoç’un da ifade ettiği gibi ruhun da insanlığın da dirilişine şahitlik ediyoruz, edeceğiz. İslam’ın dirilişi de yakındır...
Yunus Emre Özsaray