RASİM ÖZDENÖREN’İN DAHA YAZACAK ÇOK ŞEYİ VARDI
26/07/2022Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören’in vefatından sonra Eyüp’teki Dil ve Edebiyat Derneği’nde kurulan taziye meclisi İstanbul ve Ankara’dan dostlarıyla doluydu. Eşi Ayşe Özdenören, hastalandığında “Daha yazacaklarım vardı. Sadece onun için üzülüyorum” dediğini anlattı. 26/07/2022
Herkesin yaşlı gözlerle uğurladığı bir Rasim abisi vardı mezarı başında. Kimisi derin düşünce adamlığından etkilenmiş, kimisi hikayeciliğinden kimisi ise güler yüzlü hoş sohbetinden. Güzel insan olduğu tescillenmişti zaten. Cenazesine onu tanıyan tanımayan ama bir şekilde haberdar olan herkes katıldı. Ardından ailesi ve yakın dostlarıyla taziye meclisine geçildi. Eyüp Sultan’da yer alan Dil ve Edebiyat Derneği’ndeki taziye meclisi, İstanbul ve Ankara’dan gelen dostlarıyla doluydu. Kendisi de sohbet insanı olduğu için, hayatta olsaydı, en çok gıpta edeceği sohbetler yapıldı. Öykücülüğü, deneme yazarlığı, dikkati ve rikkatinin yanı sıra, dostluğu ve arkadaşlığı da konuşulan konular arasındaydı. Çoğunun dilinde de bir pişmanlık; ahh keşke ihmal etmeyip son bir kez görüşebilseydim... ne var ki son yılları hastalığı sebebiyle insanlardan uzak geçti. Buna rağmen yazar dostlarını telefonla arar, hasretini öyle dindirirdi. İşte o sohbetlerden bize düşenler:
KARAKTERLERİ ‘GÖRÜYORUM’ DERDİ
Uzun sohbetlerine iştirak eden yazar dostu Hüseyin Rahmi Göktaş, Rasim Özdenören’le ilk tanışmasında üç gün üç gece sohbet ettiklerini söyledi: “Kısa bir tanışma ve konuşma olacaktı fakat o konuşma üç gün, geceli gündüzlü sürdü. Kuyu kitabında ilginç bir sahne var. O sahneyi nasıl düşünebildiğini sorduğumda ‘Görüyorum’ demişti, ‘gözümün önünde gerçek gibi beliriyor.’ Gözünün önünde bir bakıma kendiliğinden beliren şeylerden oluşan bu görme biçiminin peşine düşerek nehir söyleşi yapmak istedim ancak öyle bir konuya tekrar dönemedik. Sonraları Cemal Süreya’nın ‘Özdenören kardeşler o yıllar Anadolu’ya Kafka yaratıkları salıyorlardı’ sözüyle karşılaşınca o yaratıkların nasıl bir görümden var olarak geldiğini anlamıştım. Merhum kardeşi Alaaddin beyin metinleriyle, onun vefatından çok sonra gerçek anlamda karşılaşmış olmaktan da üzüntü duyduğunu söylemişti.”
ÇALIŞMA ODASI YOKTU
Hastalandığında “Daha yazacak çok şeyim vardı. Sadece onun için üzülüyorum” dediğini söyledi eşi Ayşe Özdenören. Yazıya adanmış bir ömür, son nefesine kadar çalışma telaşesinde. Tam bir teslimiyetle hazırlıklı olduğunu da ilave eden Ayşe Hanım, “Zaten buradaydı ama hep öbür tarafta yaşadı. Hiç bu dünyayla ilgisi yoktu. Bu dünya nimetlerinden ne faydalanmak istedi ne gözü gördü. Çalışma masası, kitapları, başka hiçbir şeyi yoktu. Evini çok severdi, evde çalışırdı ama çalışma odası bile yoktu. Yatak odasına bir bilgisayar kurduk, orada çalışırdı” diyerek hatırasını yad etti.
Bunlar dehadan oluyor
Cevdet Karal, “Çok önemli meseleleri özüne o kadar yaklaştırır ve sadeleştirir ki, bu fikirler sanki öteden beri elimizde mevcutmuş gibi görünür. Kendisiyle bunu konuştuğumuzda ‘Bunlar dehadan oluyor’ demişti. Aynı dehanın görünümü öykülerinde nebula gibi karşımıza çıkar. O öykülerle o denemeleri yan yana koyduğunuz zaman bir büyük kişiliğin iki ayrı tarafını görmüş olursunuz. Hukuk eğitiminin de etkisiyle, bir problemi, bir davanın esasını ararcasına ele alır ve hüküm cümlesine varırdı. Pratikte duygu adamı değil, rasyonel biriydi. Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabrini ziyaret edişimizde, elektrik akımına uğramış gibi titrediğine şahit olmuştum. Bunu kendisine söylediğim zaman baktım ki hiçbir şeyin farkında değil. Böyle de bir dünyası, mistik alana ani geçiş istidadı vardı” diyerek aktardı en özel anlarına yönelik şahitliğini.
Havalar ısınsın imzalara başlarız
Fatih Kitabevi’nin sahibi ve son ana kadar yanında kendisine refakat eden Fatih Yurdakul, okuyucularıyla görüşme heyecanının hiç bitmediğini anlattı: “Neredeyse yılın tamamına yayılan programlara katılma iştahı vardı. Salgından iki ay önce hastaneye yatırdığımızda da Antep’te bir programı vardı. Bir gün kalıp programa yetişmeyi düşünüyordu. Rasim abi fuarlara geç başlamasına rağmen gitmek için çok heyecan duyardı. Pandemiyle birlikte çok severek yaptığı edebiyat kültür ve yazı dünyasının insanlarını göremeyince, telefonda görüşürdü. ‘Havalar ısınsın, imzalara başlarız’ diyordu ama yeniden durumu ağırlaştı. Bizim kitabevine gelip imza yapmak istiyordu. O kadar özledi ki okuyucularını, haftanın 1-2 günü Kızılay’da kitapevlerini gezer, birileriyle konuşurdu. Hece dergisine gelenlerle otururdu. 3 senelik uzaklaşma o hasreti çoğalttı. Eğer geçen hafta ben razı olsaydım, bir imza günü yapmayı bile planlamıştı.”
Kaynak:
https://www.yenisafak.com/hayat/rasim-ozdenorenin-daha-yazacak-cok-seyi-vardi-3840303