SELÂHADDİN EYYUBÎ
04/03/2025"Dostlarıyla uğraşanlar, düşmanlarıyla savaşamazlar."
Kudüs’ün Fatihi, İslam kahramanı Selâhaddin Eyyubî’yi vefatının 830’uncu yılında rahmet, hürmet ve minnetle anıyoruz.
Ekrem ERDEM
Genel Başkan
SELÂHADDİN-İ EYYUBÎ (1138- 1193)
532 (1138) yılında Tikrît’te doğdu. Babası Necmeddin Eyyûb bu sırada Selçuklular’ın Tikrît valisiydi. Musul Atabegi İmâdüddin Zengî ile dostluk kurmuş olan Eyyûb, onun isteği üzerine Selâhaddin’in doğduğu yıl aşiretiyle birlikte Tikrît’ten ayrılarak Musul’a gitti ve Zengî’nin hizmetine girdi. Zengî 534’te (1139) Ba‘lebek’i zaptedince Eyyûb’u bu önemli sınır şehrine vali tayin etti. Kardeşi Esedüddin Şîrkûh el-Mansûr ise Zengî’nin kumandanları arasına katıldı. Böyle bir ortam içinde şehzade gibi yetişen ve iyi bir eğitim gören Selâhaddin, genç yaşlarında Haçlılar’a karşı yapılan seferlere katıldı ve Dımaşk şahneliğine kadar yükseldi. Amcası Şîrkûh’un kumandasında 559 (1164), 562 ve 564 (1169) yıllarında Mısır’a yapılan seferlere katılan Selâhaddin usta bir kumandan ve devlet adamı olarak sivrildi. Şîrkûh ölünce Halife Âdıd, kumandanların baskısıyla onun yerine yeğeni Selâhaddin’i “el-Melikü’n-Nâsır” unvanıyla vezir tayin etti (25 Cemâziyelâhir 564 / 26 Mart 1169). Amcasının ölümünün ardından Nûreddin Mahmud Zengî’nin Mısır’daki ordusunun kumandanı olan Selâhaddin aynı zamanda Fâtımî halifesinin veziri olarak bu iki önemli görevi üstlendi. Selâhaddin, daha sonra Nûreddin Mahmud Zengî’ye danışarak onun naibi sıfatıyla Mısır’ı ve Mısır’a bağlı yerleri müstakil bir hükümdar gibi yönetmeye başladı.
Selâhaddin Mısır’a hâkim olunca kendisine ve Türkler’e karşı direnen Fâtımî çevreleriyle, onları destekleyen Haçlılar ve Bizanslılar’la mücadeleye girişti. 566 (1170), 567 ve 568 (1173) yıllarında Selâhaddin, Kudüs Haçlı Krallığı’na karşı seferlere çıktı. Eyle’yi (Elath, Ailat) zaptetti, iki defa Kerek bölgesine sefer yaptı. 568’de ağabeyi Turan Şah kumandasında önce Nûbe’ye, ardından Hicaz ve Yemen’e seferler düzenledi. Nûbe seferi geçici bir istilâ oldu, ancak Yemen ve Hicaz seferi kalıcı sonuçlar verdi, bu yerler devletin birer eyaleti haline geldi. Aynı yıl Şerefeddin Karakuş kumandasında Berka’ya sefer yapıldı. Berka ve Trablusgarp seferleri daha sonraki yıllarda devam etti. Libya ile Tunus’un bir kısmı Selâhaddin’e bağlandı. Libya’daki hâkimiyet 609 (1212) yılında Şerefeddin Karakuş’un Veddan’da öldürülmesiyle son buldu. 13 Rebîülevvel 570’te (12 Ekim 1174) 700 süvarinin başında Kahire’den Dımaşk’a hareket eden Selâhaddin’in başlıca iki hedefi vardı: Nûreddin’in kurduğu devletin dağılmasını önlemek, Haçlılar’ın elinde olan Kudüs’ü ve diğer toprakları kurtarmak.
581’de (1185) Musul ile ihtilâfı hallederek ordusunu daha da güçlendiren Selâhaddin aradığı fırsatı 583 (1187) yılında yakalayabildi. Bu arada Kudüs Kralı IV. Baudouin ölmüş, yerine küçük yaştaki oğlu V. Baudouin geçmiş ve Trablus Kontu III. Raimond kral nâibi olmuştu. V. Baudouin’in annesi bir müddet sonra Guy de Lusignan ile evlendi ve Guy kral seçildi. Guy de Lusignan’ın kral olmasına kızan III. Raimond, Selâhaddin ile ittifak yapmanın yollarını aramaya başladı. Bu sırada Kerek-Şevbek bölgesi hâkimi Renauld de Châtillon, topraklarından geçen zengin bir müslüman kervanını aradaki anlaşmaya rağmen yağmalayıp mallarına el koydu, yolcuları esir aldı. Selâhaddin malların ve esirlerin iadesini istedi, ancak hem kral hem Renaud bunu reddettiler. Bunun üzerine sultan 583’te (1187) Kerek’e karşı büyük bir sefere çıkmaya karar verdi. Dımaşk’ın güneyinde Re’sülmâ denilen yerde oğlu el-Melikü’l-Efdal’i askerlerin başında bıraktıktan sonra hassa birliğiyle ilerleyip Kerek topraklarını yağmaladı. Bu arada el-Melikü’l-Efdal, çevreden gelen askerlerden oluşturduğu seçkin bir birliği Muzafferüddin Kökböri kumandasında akına gönderdi. Bu birlik Franklar’ın öncü birliğini ağır yenilgiye uğrattı. Selâhaddin bunu öğrenince Taberiye gölünün doğusundaki Aşterâ’ya döndü. Mısır’dan gelen askerlerle el-Melikü’l-Efdal’in yanında toplanan askerler birleşti, böylece 12.000 süvari toplanmış oldu. Ardından Selâhaddin, Hittîn denilen yerde Haçlılar’la yaptığı meydan savaşında büyük bir zafer kazandı (24-25 Rebîülâhir 583 / 3-4 Temmuz 1187). Haçlı ordusu imha edildi, bir kısmı esir alındı. Esirler arasında Kral Guy de Lusignan ve Renauld de Châtillon da vardı.
Selâhaddin bu zaferden sonra hızlı bir fetih hareketine girişti. Filistin’de Akkâ, Taberiye, Askalân, Nablus, Remle, Gazze dahil birçok kaleyi ele geçirdi. Birkaç hafta içinde büyüklü küçüklü elli iki şehir fethedilmiş, sıra Kudüs’e gelmişti. Sultan 20 Eylül 1187’de Kudüs’ü kuşattı. Mi‘rac mûcizesinin yıl dönümü olan 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Cuma günü Kudüs’ü fethetti. Sûr şehri hariç Filistin’deki bütün kaleler bir yıl sonra tamamen Selâhaddin’in eline geçti. Ertesi yıl Trablus Kontluğu ve Antakya Prinkepsliği’ne karşı sefere çıkan Selâhaddin, Trablusşam’a ait birkaç kale ile Antakya Prinkepsliği topraklarının çoğunu ele geçirdi. Selâhaddin, Haçlılar’la antlaşma yaptıktan kısa bir süre sonra 27 Safer 589’da (4 Mart 1193) Dımaşk’ta vefat etti.
Selâhaddin öldüğünde Mısır, Libya, Yemen, Filistin, Suriye ile Malatya ve Ahlat’a kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ve Hemedan’a kadar Kuzey Irak’ta onun adına hutbe okunuyordu. Yerine büyük oğlu el-Melikü’l-Efdal Ali geçti. Selâhaddin geniş bir alanı kapsayan bir siyasî birlik kuran büyük bir devlet adamıdır. Bu siyasî birlik Eyyûbîler’in ardından Memlükler’le devam etmiş, 1517’de Yavuz Sultan Selim’in Kahire’yi ele geçirmesiyle son bulmuştur. Türkler Selâhaddin devrinde Mısır, Libya, Kuzey Sudan, Hicaz, Yemen gibi yerlere hâkim olmuş, bu hâkimiyet asırlarca devam etmiştir. Selâhaddin kuvvetli bir ordu, iyi çalışan bir devlet teşkilâtı kurmuş, Fâtımî hilâfetini yıkarak bölgedeki ideolojik parçalanmaya son vermiştir. Onun ikinci büyük başarısı Kudüs’ü ve Haçlılar’ın elinde olan birçok yeri kurtarmasıdır. Kudüs’ü geri alması İslâm dünyasının en ünlü kahramanları arasında yer almasını sağlamıştır.
Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi