Dil ve Edebiyat (52. Sayı)
Dergi Ücretsizdir
Değerli Okuyucularımız!
Yazılanların ne anlattığından çok, nasıl anlatıldığıdır bir metni güzel
yapan… Bu nedenledir ki, söz sanatına edebiyat denir; sözü edepli,
uygun ifadelere büründürerek söylemek, yazmak… Şiir de böyledir,
hikâye de, roman da, anı da, mektup da… Üzerinde toplumca uzlaşılmış
anlam sembolleri olan sözcükleri o dilin sözlüğündeki alfabetik
sıralarından alıp en uygun, en edepli, en anlamlı şekilde dizmek, bir bakıma
sözcükleri dil tuvali üzerinde edebî bir tablonun renkleri olarak kullanma sanatıdır
edebiyat…
Edebiyat bu olunca, ister istemez edebiyatın en temel niteliğine yeniden bir
göz atmak gerekir: Bir sözü edebî yapan nedir? Gerçekten de en uygun, en zarif, en
anlamlı sözcükler seçilerek herhangi bir konunun okuyucuda bedii ihtizazlar uyandıracak
şekilde yazılması mıdır; yoksa anlatımın zarafetine, güzelliğine ve duygularda
uyandıracağı titreşimlere önem verilmeden aklı tefekküre, zihni bilgiye, algıyı tatmine
yönelten matematiksel bir anlatımın benimsenmesi midir? Bu soru ister istemez
kadim bir dilemmayı hatırlatır: Edebî olmak biçimsel bir nitelik midir, özsel bir nitelik
mi? Bir metni edebî yapan biçim midir, öz mü? Zarf mıdır, mazruf mu? Bunun bilimsel
bir cevabı yok. Çünkü sanatın bilimle ilgisi, sadece sanattaki gelişme süreçlerinin
bilime konu olması kadardır. Yani sanatın tarihi kadar… Bilim öğrenilir ve öğretilir;
sanat ise hissedilir ve hissettirir. Bilim gerçeği bulmaya çalışır; sanat ise gerçeği
bulmayı değil, güzele ulaşmayı hedefler. Bilim öğretir, sanat ima ve işaret eder.
O hâlde edebiyatı tekrar tanımlayalım. Hem öyle tanımlayalım ki, edebiyattan
bahseden her metnin bir edebiyat metni olduğunun sanılmamasını sağlayalım.
Edebiyat biçimdir, zarftır, elbisedir. Sanatın, güzelliğin, bedii ihtizazların ismidir;
edebiyat sözcüklerin gönülde neşe, hüzün, hayranlık, duyarlılık oluşturan büyülü
dizilimidir.
Bütün bunları neden söyleme gereği duyduk? Çünkü biz bir edebiyat dergisiyiz.
Dergimizin başlığının hemen altında yer alan “Aylık Dil, Edebiyat ve Kültür Dergisi”
ifadesi, dergimizin yayın yelpazesinin tabii sınırlarını göstermesi bakımından
edebîliği merkeze aldığımızı gösteriyor. Elbette dille ilgili teorik yazılarımız olacak;
elbette millî kültür hamulemizin kodlarını taşıyan kültür yazılarımız olacak. Ancak
bunlar kadar, edebiyat denen söz sanatının pratik örneklerinden de okuyucumuza
metinler sunulacak. Biz popüler bir edebiyat dergisiyiz. Dil ve edebiyat dergisi,
toplumumuzun her kesiminden, farklı edebî zevklere sahip geniş bir kitlenin dergisidir.
Mazrufa bakıp zarfı önemsemeyenler, öze bakıp biçimi görmezden gelenler, Dil ve
Edebiyat dergisinin toplumumuzun edebî zevk ve beğeni çıtasını topluca yükseltmeye
yönelik geniş perspektifini anlayamazlar. Dil ve Edebiyat dergisi, az sayıdaki okuyucularıyla
birlikte “küçük olsun, benim olsun!” şeklinde düşünen seçkinci bir edebiyatseverler
kulübü olmayı değil, okuyucu halkasını her gün biraz daha genişleterek acemi bir
edebiyat severin terennümlerinden avangart haykırışlarla topluma seslenmeyi yeğleyen
aykırı edebiyat adamının yazılarına kadar, her türde şiir ve yazıya yer vererek büyük ve
kapsamlı bir dergi olmayı hayal etmektedir.
Bu hayal, edebiyat ufkumuzun genişliğini gösterdiği kadar, yürümeyi planladığımız
yola döşeyeceğimiz edebiyat ve kültür öğelerinin çeşitliliğine de işaret
etmektedir.
Bu sayıdaki şiir ve yazılarımızla sizleri bu yoldaki yürüyüşümüze davet ediyor,
ilgi, katkı ve desteklerinizi bekliyoruz.
Hüseyin ALTUNTAŞ