FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL
08/11/2023“Başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
Yazılmamış bir destan gibi Anadolu’muz.
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun... Ayrılıyor yolumuz.”
Şair ve tiyatro yazarı Faruk Nafiz Çamlıbel’i, vefatının 50’inci yılında rahmet ve saygıyla yâd ediyoruz.
FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL (1898-1973)
18 Mayıs 1898’de İstanbul’da doğdu. Babası hazîne-i hâssa başmüfettişi Süleyman Nâfiz Bey, annesi Fatma Ruhiye Hanım’dır. İlk ve orta öğrenimini Bakırköy Rüşdiyesi ile Hadîka-i Meşveret İdadisi’nde tamamladı; bir süre devam ettiği Tıp Fakültesi’ni bitiremeyerek dördüncü sınıftan ayrıldı. 1918’de İleri gazetesinin yazı heyetinde çalıştı, 1922’de gazetenin temsilcisi olarak Ankara’ya gitti. 1922-1924 yılları arasında Kayseri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Daha sonra Ankara Muallim Mektebi’nde (1924), Ankara Kız ve Erkek liselerinde öğretmenliğe devam etti (1924-1932). İstanbul’a döndükten sonra da Vefa Lisesi, Kabataş Lisesi ve Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’nde öğretmenlik yaptı (1932-1946). 1946 yılında politikaya atılarak Demokrat Parti’den İstanbul milletvekili seçildi. 27 Mayıs 1960 İhtilâli’ne kadar milletvekilliği yaptı. İhtilâlde diğer Demokrat Parti milletvekilleriyle birlikte tutuklanarak Yassıada’ya gönderildi. Haziran 1960-Eylül 1961 tarihleri arasında tutuklu kaldı ve suçsuz bulunarak salıverildi. Bir daha politikaya girmedi ve son yıllarını Arnavutköy’deki evinde geçirdi. Bir vapur seyahati sırasında Fethiye civarında 8 Kasım 1973’te vefat etti. Mezarı Karacaahmet’tedir.
Şiire çok genç yaşta başlayan Faruk Nafiz’in 1913-1917 yılları arasında Peyâm ve Servet-i Fünûn’da neşredilen ilk şiirleri gerek muhteva gerekse üslûp ve kelime kadrosu bakımından Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âtî şiirinin özelliklerini taşımaktadır. Bunlarda Cenab Şahabeddin, Tevfik Fikret ve Ahmed Hâşim’in tesirleri açıkça görülür. Şiirlerinin konusu ferdî aşk ve ıstıraplardır. Bu ferdî sanat anlayışı dolayısıyla, o sıralarda cemiyeti derinden sarsan I. Dünya Savaşı bile onun şiirlerinde fazla bir akis bulmamıştır. Sanat hayatında 1922’den sonra yeni bir dönem başlar. Bu tarihten itibaren Anadolu gerçeğini bizzat gören ve yaşayan şair artık bütünüyle cemiyete yönelir. Bu yeni sanat anlayışı ile yazdığı şiirler hece vezniyledir ve doğrudan doğruya o devirde hızlanan sade Türkçecilik cereyanına bağlıdır. Faruk Nafiz’in yeni sanat anlayışını, 1926’da Hayat mecmuasında yayımlanan “Sanat” şiirinde bir beyannâme haline getirdiği görülür. Burada Batı edebiyatı âdeta yok farz edilmekte ve cemiyete yönelme esas alınmaktadır. İstanbullu aydın ile Anadolu’daki halk arasında olumlu bir ilişkinin kurulması gerektiği belirtilirken Batı hayranlığı ve taklitçiliğinin karşısına da Anadolu insanı ve kültürü çıkarılmaktadır.
Eserleri: Şiirler. Şarkın Sultanları (İstanbul 1918); Dinle Neyden (İstanbul 1335); Gönülden Gönüle (İstanbul 1919); Çoban Çeşmesi (İstanbul 1926); Suda Halkalar (İstanbul 1928); Bir Ömür Böyle Geçti (İstanbul 1932); Elimle Seçtiklerim (İstanbul 1934); Boğaziçi Şarkısı (İstanbul 1936); Tatlı Sert (İstanbul 1938); Akıncı Türküleri (İstanbul 1938); Akarsu (İstanbul 1940); Heyecan ve Sükûn (İstanbul 1959); Zindan Duvarları (İstanbul 1967); Han Duvarları (İstanbul 1969). Tiyatrolar. İlk Göz Ağrısı (İstanbul 1922); Sevk-i Tabîî; Canavar (İstanbul 1926); Akın (İstanbul 1932); Özyurt (İstanbul 1932); Kahraman (İstanbul 1933); Ateş (İstanbul 1939); Dev Aynası; Yayla Kartalı (İstanbul 1945). Mektep Temsilleri. Numaralar (İstanbul 1928); Bir Demette Beş Çiçek (İstanbul 1933); Yangın (İstanbul 1931); Kanbur (1922). Roman. Yıldız Yağmuru (İstanbul 1936). Biyografi. Tevfik Fikret, Hayatı ve Eserleri (İstanbul 1937).
Kaynak: TDV İslâm Ansiklopedisi