ÂSAF HALET ÇELEBİ
17/10/2023“Bir sanat eserinin karşısında iken biz kendimizi sanatkârın ruhunun aynasında görürüz. Hoşlandığımız şey, içimize, samimî ve hakikî benliğimize yakın olan şeydir.”
Cumhuriyet devrinin önemli şairlerinden Âsaf Halet Çelebi’yi, vefatının sene-i devriyesinde rahmet ve saygıyla anıyoruz.
ÂSAF HALET ÇELEBİ (1907-1958)
27 Aralık 1907’de İstanbul’da doğdu. Babası eski Dahiliye Nezareti Şifre Kalemi müdürü Mehmed Said Hâlet Bey’dir. Küçük yaşta özel hocaların yanında başladığı öğrenimini Galatasaray Sultanisi’nde tamamladı. Dinî ve özellikle tasavvufî edebiyatla da yakından ilgilenen babasından Fransızca ve Farsça, son Üsküdar Mevlevîhanesi şeyhi Ahmed Remzi Dede (Akyürek) ile yine son devrin tanınmış musikişinaslarından olan Rauf Yekta Bey’den uzun yıllar musiki ve nota dersleri aldı. Yüksek tahsil yapmak üzere bir ara Fransa’ya gitti. Geri dönünce üç ay kadar Sanayii Nefîse Mektebi’ne devam etti, daha sonra Adliye Meslek Mektebi’ni bitirerek Üsküdar Asliye Ceza Mahkemesi’ne zabıt kâtibi oldu. Bir müddet Osmanlı Bankası ile Devlet Denizyolları İdaresi’nde çalıştı. Uzun süre İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Kitaplığı’nda kütüphane memurluğu yaptı. 1946 seçimlerinde İstanbul’dan bağımsız milletvekili adayı olduysa da seçimi kazanamadı. 15 Ekim 1958’de öldü, kabri Beylerbeyi’nde Küplüce Mezarlığı’ndadır.
Oldukça kültürlü ve edebî zevk sahibi bir aile muhiti içinde yetişen Âsaf Halet üzerinde bu çevrede başta babası olmak üzere Ahmed Remzi Dede ile Rauf Yekta Bey’in önemli tesirleri vardır. On sekiz yaşlarına kadar aruz vezniyle klasik divan şiiri tarzında rubaî ve gazeller yazmış, ancak bu şiirlerle o günkü edebiyat anlayışında bir yenilik yapılamayacağını anlayarak bir süre sonra bundan vazgeçmiştir. Uzun süren arayış devresinden sonra ilk defa 1939 yılından itibaren yayımladığı ve kapalı garip ifadesiyle devrin şiir okuyucusunu yadırgatan yeni şiirleriyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çekmiştir. Kendine has değişik bir mistisizmin de hâkim olduğu bu yeni şiirlerinde divan şiiri estetiğiyle yer yer Fransız “letrist”lerinin harflerin ses çağrışımlarına dayanan şiir anlayışını birleştirdiği görülmektedir. 1940’tan sonraki Türk şiirine daha çok ses yankılanmaları yoluyla, İslam tasavvufu ile eski Doğu din ve kültürlerinden aldığı yeni tem ve motiflerle değişik bir söyleyiş getiren Âsaf Halet’in şiirlerinin arkasında büyük bir kültür birikimi bulunduğu ve bu şiirlerin tadına varılabilmesi için mutlaka bu kültürlerden haberdar olmak gerektiği anlaşılmaktadır.
Eserleri: Şiir Kitapları: He (İstanbul 1942), Lâmelif (İstanbul 1945), Om Mani Padme Hum (İstanbul 1953, 1983). Diğer Eserleri: Mevlâna’nın Rubaileri (Tercüme, İstanbul 1939), Mevlâna HayatıŞahsiyeti (İstanbul 1940), Molla Câmi (İstanbul 1940), Konuşulan Fransızca (İstanbul 1942, 1956), Eşrefoğlu Divanı (İstanbul 1944), Seçme Rubailer (İstanbul 1945), Pali Metinlerine Göre: Gotama Buddha (İstanbul 1946), Les Roubaiat de Mevlâna d’Jelaleddin Roumi (Paris 1950, Divan Şiirinde İstanbul (İstanbul 1953), Naima (İstanbul 1953), Ömer Hayyam (İstanbul 1954), Mevlâna ve Mevlevîlik (İstanbul 1957), Harikulâde Masal (Alfred Rizzo’dan tercüme, İstanbul, ts.).
Kaynak:TDV İslâm Ansiklopedisi