YENİŞEHİRLİ AVNİ

YENİŞEHİRLİ AVNİ

07/10/2023

 “Sanman ki taleb-i devlet ü câh etmeye geldik 

Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik”

(Makam talep etmeye geldik sanmayın

Biz dünyaya bir sevgili için yakarmaya geldik.)

Tesirli beyitleriyle geniş kesimlerce tanınmış Osmanlı’nın son divan şairi ve aydınlarından Yenişehirli Avni Bey’i, vefatının sene-i devriyesinde rahmet ve saygıyla anıyoruz.  

 

YENİŞEHİRLİ AVNİ (-1883)

Tahminen 1826-1827’de, bugün Yunanistan sınırları içinde kalmış olan Yenişehir’de (Larisse) doğdu. Babası, bazı kethüdâlıklarda bulunmuş olan Sıdkı Ebûbekir Paşa’dır. Hüseyin Avni’nin nerelerde ve hangi mekteplerde tahsil gördüğüne dair kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Ancak Abdurrahman Sâmi Paşa’nın Tırhala mutasarrıflığı sırasında babası kethüdâlık görevini yaparken, aynı zamanda şair olan bu zattan faydalandığı, hatta on iki yıl çevresinde bulunduğu ve ondan Mesnevî okuduğu biliniyor. Sâmi Paşa’nın Vidin valiliğine tayininde Avni Bey de onun kâtiplik vazifesini üstlendi. 1854 yılında bu görevde bulunduğu, bir mecmuaya yazdığı gazelini koyduğu tarihten anlaşılmaktadır. 1855’te İstanbul’a gitti ve o sırada Beşiktaş Mevlevîhânesi postnişini olan hemşerisi Nazif Dede’nin kızı Emine Hanım’la evlendi. Eşi bu evlilikten dokuz yıl sonra vefat etti, on altı yıl yalnız yaşadıktan sonra yeniden evlendi. 1859’da Mustafa Nûri Paşa Bağdat valiliğine ve Irak müşirliğine tayin edilince divan kâtibi olarak onunla gitti. Gelibolu dönüşünde İstanbul Şehremaneti’nde çalıştı. Hayatının son zamanlarında da Üsküdar Bidâyet Mahkemesi âzalığında bulundu. Hakkında yazılanlardan ve divanındaki birçok şiirden hayatının zaruret içinde geçtiği anlaşılıyor. 7 Ekim 1883’te vefat etti; vasiyetine uyularak ilk eşinin Eyüp’te Bahâriye Dergâhı semâhânesindeki mezarının yanına defnedildi. Aralarında Osman Şems Efendi, Manastırlı Nâilî, Hersekli Ârif Hikmet Bey, Leskofçalı Galib Bey, Kâzım Paşa ve Üsküdarlı Hakkı Bey’in de bulunduğu Encümen-i Şuarâ toplantılarında saygı gören Avni Bey Arapça, Farsça ve Rumca’dan başka biraz da Fransızca biliyordu. Fars dili ve edebiyatına derin vukufu vardı. Enverî, Sa‘dî, Feyzî, Örfî ve Kāânî-i Şîrâzî gibi büyük Fars şairlerinin divanlarından pek çok beyit ezberlemişti. Türk şairlerinden de Fuzûlî, Fehîm, Nef‘î, Nedîm ve Şeyh Galib’i çok okuduğu şiirlerinden anlaşılıyor. Onu yakından tanıyanlar Mes̱nevî’yi ve Dîvân-ı Kebîr’i elinden düşürmediğini kaydederler. Şiirlerinde tasavvuf düşüncesi, bilhassa vahdet-i vücûd* görüşü hâkimdir.

Eserleri: Divan, Mir’ât-ı Cünûn. Avni Bey’in hicivlerini Nihân-ı Kazâ adlı bir mecmuada topladığı, fakat damadının ikazı üzerine bu eseri yaktığı rivayet edilir.

 

Kaynak:TDV İslâm Ansiklopedisi

Galeri